Kaderin çarpıcı sürprizlerine, göz alıcı rastlantılarına engel olamayacak kadar küçülmüştü sanki güzel İzmir. Önce karanlık bir gecenin koynunda, izbe bir sokakta görmüştü göçmen kızını... Sonra yağmurlu bir sabahta ve ardından dondurucu bir akşamda karşısına çıkmıştı. Her seferinde daha hasta, daha çaresiz, daha tükenmiş...
"Bu kadar sık karşılaşmayı bırakmalıyız," demişti genç adam pürüzsüz sesiyle.
"Yoksa seni takip ettiğimi düşünmeye başlayacaksın!"
Göçmen kızın, ölümü hasretle bekleyen defalarca kırılmış hassas bir kalbi vardı. Oysa kaderin planına göre bu naif güzellik, gökten düşen ferah bir su damlasıydı. Bir akarsuya karışıp çağlayanına erişecek, bilinmezine doğru coşkuyla devam edecekti. Ta ki güçlü bir kayaya çarpıp duruluncaya kadar. Kayasına sımsıkı sarılacak, huzuru ve aşkı o dinginlikte bulacaktı.
Zorluklar imkânsızı, imkânsızlık ise sevgiyi yüceltir. Saf aşk hiç bu kadar güzel anlatılmamıştı diyeceğiniz bir FMArsal romanı daha!
Uyarı: Yetişkin okurlar içindir.