Hasret, köyden uzakta küçücük evinde hem hayatla hem de annesiyle mücadele eden başı dik, dili sivri bir kızdır. Annesinin zoruyla gittiği bir düğünde gözü bir adama çarpar ama başı her zamanki gibi diktir, pek yüz vermez. Düğün boyu bakışırlar, tek kelime etmezler. Adam pek bir hoşuna gitse de Hasret bunca bakışı hayra yormaz. Düğün gecesi bitmiş, herkes evine dönmüşken penceresinde bir tıkırtı duyar; düğün boyu bakan ve aklından bir an olsun çıkmayan adam peşinden gelmiştir.
Hasret’in hikâyesi böyle başlar.
Ne köyün en köklü iki ailesinin oğlunu kendine aşık edeceğini bilir ne de yüzyıllık Köygöçüren davasını yeniden alevlendireceğini... Kader ağlarını örmüştür, mevsim artık Hasret mevsimidir.
"Kızın adını bilmem, Köygöçüren derler.”
Uyarı: Yetişkin okurlar içindir.